Mehmet Bülent Öztürk ; Fakir toprakların zengin ağacı ve yeryüzüne armağan olarak gönderilen zeytin

Mehmet Bülent Öztürk ; Fakir toprakların zengin ağacı ve yeryüzüne armağan olarak gönderilen zeytin

Faki̇r toprakların zengi̇n ağacı ve yeryüzüne armağan olarak gönderi̇len ZEYTİN

Zaman su gibi akıp gidiyor, hüzün mevsimi olan ve bu sene doyasıya kar yağışını yaşadığımız kış mevsimi geldi geçti. İlkbahardayız, hemen ardından ise yaz mevsimi gelecek. Güneş o eski saltanatına yeniden kavuşacak. 

Nizip ilçemizden Fırat’a doğru gidip şöyle bir etrafımıza baktığımızda, mevsim kış dahi olsa yapraklarını dökmeyen zeytin ağaçları ile karşılaşıyoruz.  Her ne kadar bir şenlik havasında gerçekleştirilen hasat zamanı bitmiş de olsa, zeytin ağaçlarının arasında dolaşmak, eğer rastlarsak hayatını bu ağaçlara adamış olan güzel insanlarla vakit geçirmek insana büyük bir keyif vermektedir. 

Siz siz olun, zeytin ağacının yetişmediği yere gitmeyin ve oralarda yaşamayın. Çünkü zeytin ağacının olduğu yerde kültür vardır, iyi hava vardır. Zeytin ağacının olduğu yerde her zaman iyilikler olur. İnsana en yakın ağaçtır zeytin. Tıpkı bizim gibidir. Hem hayata tutunur inatla hem de inciniverir en ufak bir hassasiyette. Başka ağaçlara benzemez o yüzden.

Zeytin bütün ağaçların ilkidir veya başka deyişle zeytin insanlığın ilk ağacıdır yeryüzünde. Zeytinin ziraatının ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, ilk insanlar ile başladığı kabul edilmektedir. Bunun kanıtı ise üç büyük semavi dinin kutsal kitaplarında mevcut olan Nuh Peygamberin kıssasıdır, “Tufandan sonra Nuh peygamber en çok ümitsizlendiği bir anda, yeryüzünde suların çekilip çekilmediğini anlamak ve karayı bulmak için gemide bulunan bir çift güvercini salar yeryüzüne. Bir süre sonra güvercin ağzında bir zeytin dalı ile döner. Sular çekilmeye başlar, tanrının insanlarla barıştığı ve yaşamın devam ettiği anlaşılır. Tufandan geriye bereketli topraklar kalır. Nuh Peygamber ve oğulları bu topraklar üzerinde ilk yeşeren bitkinin zeytin olduğunu görürler. Şükran borcu olarak hayatın ilk bitkisi zeytine iyi bakarlar. Sonra üzüm, incir ve buğday yetiştirilir”. Bugün bu ürünlerin hepsi bol miktarda bölgemizde yetişmektedir.  

O zamandan bu zamana ağzında zeytin dalı olan beyaz güvercin barışın ve yaşamın sembolü olmuştur. Tevrat’ın birçok bölümünde zeytinyağının adak ve kutsama yağı olarak ayinlerde nasıl kullanılacağı, vaftiz yağının nasıl hazırlanacağı anlatılır. Hz. Davut zeytini doğru insana benzetir. Hz. İsa Peygamberin son günlerini geçirdiği göğe çıkışının gerçekleştiği zeytin dağındaki bahçede Hz. İsa’nın çarmıha gerilişine tanıklık eden zeytin ağaçlarının halen var olduğu söylenir. Zeytin kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de de yer almış ve zeytin ağacından mübarek bir ağaç olarak söz edilerek, kutsal bir nurun kaynağı olarak tarif edilir. Tin suresinde “And olsun ki incire ve zeytine” denilerek zeytin ağacı üzerine yemin edilerek onurlandırılır. Camilerin kandillerinin zeytinyağı konularak aydınlatılması, orucun zeytin ile açılması ve daha birçok nedenden dolayı yüce dinimiz İslamiyet de zeytini önemli ve kutsal saymıştır.

İnsanlık tarihi boyunca zeytin ve zeytinyağı, refahın ve bolluğun, kutsallığın, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın, saflık ve sadeliğin ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolü olmuştur. 

Hiçbir ağaç, insanlık tarafından zeytin ağacı kadar kutsi kabul edilmemiş, hiçbir ağacın üstüne bu kadar çok efsane oluşturulmamıştır. Zeytin bütün kutsal kitaplarda, birçok efsanelerde yer almış, hemen her eski uygarlığın zeytin ağacının kökenine ait bir hikâyesi vardır. Keşke bize ayrılan sayfa yeterli olsa da hiç bıkmadan ve usanmadan anlatsak bu efsanelerin hepsini birer birer.

Eski Yunan da Atina anayasasına göre devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanmaktaydı. Eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılırlardı.

Olimpiyat oyunlarında başarının ve zaferin tacıydı zeytin dalları. Eski Yunan ve Roma’da ancak iyi ve dürüst insanların zeytin toplamasına izin verilirdi. Her insanı zeytinliklere sokmazlardı. Zeytin ağacı tarih boyunca yetiştiricilerine az veya çok refah getirmiştir. Antik çağda talebi en bol olan üründü zeytinyağı ve zeytin, günlük beslenmenin en değerli parçasıydı, gençlik, sağlık, güzellik ve güç kaynağı idi. Zeytin; dün olduğu gibi bugün de, yalnızca bir ağacın meyvesi olmakla kalmamış, şiirlerden efsanelere kültürümüzün önemli bir parçası olmuştur.

“Önde zeytin ağaçları arkasında yâr/Sene 1946/Mevsim/Sonbahar/ Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim/Dalları neyleyim/Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim” demiş Bedri Rahmi Eyüboğlu ‘Sitem’ şiirinde. 

Sezai Karakoç ise ‘Mona Rosa’ adlı şiirinde; “Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi/ Bende çıkar güneş aydınlığına/Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi/ Seni hatırlatır her zaman bana/ Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi” demiştir. 

Velhasıl kelâm zeytin, fakir toprakların zengin ağacıdır. En zor koşullarda bile varlığını sürdürür ve ürün verir. Kendisine gösterilecek çok az özenin bile fazlasıyla hakkını vermektedir. Gaziantep’in en çok zeytin yetiştiren Nizip ilçesindeki ve bölgemizdeki tüm zeytin üreticilerimizin ürünlerinin bereketli olmasını diliyorum.

 

Tags: